3 Mayıs 2015 Pazar

7-8 senedir kendimi iyi hissetmiyorum

7-8 senedir kendimi iyi hissetmiyorum. Bu duruma sebep olan sanıyorum ki, komşumuzun balkondan üstüme silktiği sofra bezi. Bu konuyu defalarca akşam yemeklerinde dile getirsem de kimsenin bunu önemsediğini zannetmiyorum. Bir gün yine sinir olmuşum eve geldim akşam yemeğinde dedim ki; ''Yahu size diyorum ki ben kendimi 7-8 senedir iyi hissetmiyorum, yok mudur bunun bir dermanı?'' Bir gülüştüler şakalaşmalar oldu kendi aralarında, zannediyorum ki beni yine takmadılar. Tekrarladım; ''Bakın beni anlamak istemiyorsanız tamam eyvallah,ama bunu açıkça ima edebilirsiniz. Şunca zamandır birlikte yaşıyoruz bu samimiyete ulaştığımızı düşünüyorum.'' Ev ahali bir şaşkınladı öylece bakakaldılar. Tabii beklenmedik anda apandistlerine gelen bu tekme niteliğindeki ağır, acı, taş gibi, bombalı, sükseli, olaylı kelimeler onlarda bir hüzün havası yarattı. Neyse yemek bitti işte ama ben nasılım, bir yanda yarattığım etkiden kazanmış olduğum dayıbaşı efekti ile onlarda yarattığım hüzün havasını harmanladım. Sanki yeni açılan bir marketi yağmalamışım da kapitalist düzene saydırırken market sahibinin aslında o kadar da fena bir insan olmadığını yeni öğrenmişim gibi. O anda bir huşu kapladı bedenimi. Kalktım sofradan, iyi mi ettim kötü mü ettim bilmiyorum ama bu hareketin elzem olmasına o anda karar vermiştim bir kere. Ağır ağır hüzün hüzün attım adımlarımı bir yandan da mutfağı dinliyorum aklım zehir gibi o aralar ne kadar kendimi iyi hissetmesem de. Hani bir falso hareket görsem, duysam da vicdanımı rahatlatayım diye sinsi sinsi pusuda bekliyorum. Geçtim odama biraz müzik açtım şarkı bitmeden babam odama geldi, dedi ki; ''Oğlum gel, seninle konuşmamız gereken bir şey var.'' Sessizce kalktım sandalyemden müziğin sesini kıstım. Adımlarımı mutfağa doğru yönelttim. Annemin gözleri biraz dolmuş, ağabeyim gözlerini yere devirmiş beni bekliyorlardı. Tabi benim de içim paramparça oldu, sanki dedemden kalan arsayı kat karşılığı müteahhite vermişim de bana verilen dairenin çimentosundan çaldıklarını mutfağın tavanı kabarınca öğrenmişim gibi. Babam orta bir ses tonu ile ''Evladım biz seni elbette çok seviyoruz fakat sana bunu sürpriz yapmak istemiştik doğum gününde. Sana kurşun döktürecektik ama madem ki sıkıntıların katlanılamayacak derecede o zaman ertesi günü annen Latife teyzenle konuşsun yarın gelsin bu işi bir an önce halledelim.'' Bende bir sevinç, bir neşe, bayram havası, kabıma sığamıyorum tabi böyle bir haberi alınca insan dikkatini toplayamıyor. Bütün sevinci meğersem içimde yaşamışım olmuş bitmiş. Bizimkiler bu haberi duyduğuma sevindim mi üzüldüm mü bilemediler. Ben ise teşekkür edip odama geçtim, bir an önce uyumalıydım ki ertesi gün hemen gelsin. Uyudum hemen geldi ertesi günü. Latife teyzeyi de getirdi beraberinde tabii. Başladılar kurşun dökmeye, başarılı bir seansın ardından bende bir değişiklik sezemedim. Sükunet içerisinde ağzımdan çıkan bir iki kelimeyle Latife teyzeye teşekkür ettim, sıkıntılarımın gittiğini artık rahatladığımı söyledim. Fakat gerçek bu değildi. Durumum stabildi. Ben yine aynı 7-8 senedir iyi hissetmeyen bendim. Belki dedim kendi kendime bekleyeyim geçer. Fakat geçmedi, sıkıntım devam ediyor. Allah kimseye çektirmesin çok kötü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder