15 Kasım 2011 Salı

Gelecek Planlarım Not #1

Merhaba sevgili okurlarım, dostlarım ve esteban (küfür yok dedik ya)..
Bu yazımda size birazda ileride sahip olmak istediğim hayattan bahsedeceğim. Yani planı ben çizip, inşaat ustalarının ellerine vereceğim. Evet bizzat ellerine vereceğim. Şimdi rtük basar burayı siz yavaştan toplanın, ben yazıp tüy olucam zatende ifşa olduk muhteremlere.. Malum birde bizde de var az gevşeklik, ipin ucunu bırakmayaydık böyle olmazdı, değil mi esteban?
Şimdi başlıyorum okurlar, dostlar ve muhteremin oğlu esteban..

Sayfaların arasından çıkan notlar, çorabımın makinede sıkışması gibi bir olay örgüsünde geçen kısır döngülerle dolu hayat sahibi bir insanım. Kimi zaman şekerli içerim kahvemi kimi zaman kahve içmem. Kimi zaman bilardo oynarım kimi zaman yılda bir kaç defaya mahsus olmak üzere kendime tutamayacağım sözler veririm. Mesela bugün günde 25 soru çözeceğim diye kendim kendime söz verdim. Velhasıl-ı kelam yani burda yazacaklarım ileride pek uygulayacağımı sanmadığım ama aslında çok iyi niyetli bir şekilde uygulamak istediğim şeyler.Liste şeklinde yayınlayacağım ilk olarak mal varlığımdan bahsedeceğim.
Mal Varlığım #
1. Bmv M3 yada Mitsubishi Evo 9 Tommi Makkinen olmadı Ford Mustang '67
2.1. madde için B sınıfı ehliyet
3. Müstakil, bahçesi ve çatı katı olan bir ev (hani şu içinde zevcem ve veletlerimin olacağı)
4. Bir garaj bu eve dahil olan
5.Bir adet Nokia 5110 cep telefonu (bkz.nokia 5110)
6. Bauhaus marka bir adet matkap
7.Kocamaaaaaan bir kitaplık ve kitaplar
8.Bir parktan çalıntı bank
9.Bir adet laptop herhangi bir modeli olabilir razıyım
10.6 adet naylon poşet
11.Boş şarap şişeleri
12.Bir kaç vesikalık fotoğraf
13.Adidastan bir cüzdan
14.Bir Çift Bağcıklarından düğüm oluşmuş sneakers
15.Bir gitar süs olsun diye
16.49 kupon biriktirip aldığım vahşi doğa belgeselleri seti
17.4 Çift çorap
18.Saç kurutma makinesi
19.Anahtarlık
20. Bir adet cam fanus
21.Kulaklık
22.Nikondan bir fotoğraf makinesi
23.unutulmayan ve satılamayan eski sağlam dostluklar
24.Altın bir diş
25.bir adet kapı kolu
26.bir adet araba silgeci
27.yalama yapmış birkaç somun
28.bir adet testere ve çekiç
29.Arası sökük bir don
30.yamuk bir ağız
31.the godfather posteri
32.bir kaç tane de bitik aa kalite pil

Şimdi de yaşamak istediğim yerler :
Norveç kıyıları
Caponya
İskandinavyanın oralar işte
Böylece burda planlarımı yapmış bulundum. Hadi bakalım şimdi ele verme vakti.
Saygılar Sevgiler..

8 Kasım 2011 Salı

Kurrrrrban Bayramı

Aylardan kasım, ama nasıl kasım sen bize sor. Caddelerde kanlar havada nur var. Nur yağıyor nuuuuur..
Eh be cibilliyetini siktiğim kuş beyinlileri..(bkz.cibilliyet) Ülkemin ahmakları sizi çok seviyorum bee, siz olmasanız bunları yazmama kim sebep olucaktı? Her neyse daha fazla küfür yazmadan konumuza geçelim, konumuz kurrrrrrrrrrban bayramı..
Ne yazıkkı sabah 6.50 de kaldırıldım. Kafama inen şaplağın ardındaki ses bana kalkıp bayram namazına gitmemi söylüyordu. Uyandım özür dilerim düzeltiyorum, uyandırıldım abim tarafından. Kalktık neyse benim duş felan aldım abdest felan bişiler yaptım o uyku sersemliğiyle ama bende ne yaptığımı hatırlamıyorum. Çektim üzerime bayramlıkları ve caminin yolunu tuttum. Herşey güzel hoş dinimiz amin felan namazı kıldık bayramlaştık eve geldim. Olay aslında burada başlıyor. Bakın efendim ben size kurban bayramının bir hayvan katliamı gösterisi olduğunu söylemiyorum. Gidersiniz mezbahaneye kestirirsiniz koyununuzu kuzununu dananızı bilmem neyinizi, yaparsınız bağışınızı ve eve gidip o mis kavurmanın keyfini çıkartırsınız. Buna bir sözümüz yok. Fakat kardeşim sen bütün keseceğin hayvanları bir araya getirip hepsinin gözü önünde birer birer hepsini kesersen. O zaman işte yaptığın dininin sevabı, dönüşüverir günaha. Buna işte katliam denir. Bir de kestiğin hayvanın derisini yüzmek için calaskar yerine traktör kepçesi kullanıyorsan hem günah hemde 0 hijyen. Yok mu buranın devriyesi polis amiri? Siktimin ülkesi bu kadar mı aciz yani? Ülke olarak milli bayramını kutlamayan zihniyet de dini bayramını eline yüzüne bulaştırıyorsa diyecek kelime bulamıyorum okurlarım..
O değilde, hani şu ''ay kurban eti yedöööööööööööööm günah olmasııııııııııııııın'' diye içki içmeyen kızlar erkekler vs. var ya, bunlara sinir olup, bayramın ikinci gecesi arkadaşların çatısında nargile + şarap + bira karıştırdık. Kurban ti de yemiştik, nefis ve harika oldu. Canıma değsin. Siz daha ben cennete gidicem diye zihininize mastürbasyon yaptırın böyle şeylere kanarak. İçiyosan iç kardeşim bir yere zarar vermeyip adabınla içtikten sonra kime ne? Hadi alkol zararlı diyorsun, içen öldü de içmeyen ölmedi mi? Bu söz biraz abimden çalıntı oldu ama olsun lan seviyorum onu. Yine gelmedi pezevenk, geçen içelim diye bana Dimitrakopulo şarap aldırttı ama hala ortalarda yok, neyse okuyucularım esen kalın..
Ve bu geçen konu bahsinide ''Daha dün bayramdı ya?'' diyerek kapatıyor ve imzamı alta atıyorum.

Deli Ayhan.

29 Ekim 2011 Cumartesi

Dostlarımın İzlemesini İstediğim Filmler

Öncelikle dostlarım bunu oluşturmamın sebebini net olarak bende bilmiyorum. Filmin konularını yazmıyacağım imdb yada sinemalar.com dan synopsis alabilirsiniz..(Not: Sıralama puan sıralamama göre değildir, aklıma geleni yazıyorum işte.)

1.Lord Of The Rings Trilogy
2.The Godfather Trilogy
3.Star Wars Trilogy
4.Pulp Fiction
5.Dr Strangelove or How I Learned to Stop Worrying and Love The Bomb
6.Leon The Professional
7.Trainspotting
8.Shutter Island
9.Vanilla Sky
10.Boondock Saints
11.Kaybedenler Klübü
12.Schindler's List
13.Reservoir Dogs
14.Requiem For a Dream
15.The Shawshank Redemption
16.Y Tu Mamá También
17.Fight Club
18.Goodfellas
19.Forrest Gump
20.The Machinist
21.Spartacus
22.Slumdog Millionaire
23.Ameros Perros
24.V For Vendetta
25.Kill Bill Trilogy
26.Yürü Gari İbram
27.The Hangover
28.Fast and Furious Trilogy
29.Into The Wild
30.G.O.R.A.
31.A.R.O.G.
32.Donnie Darko
33.Memento
34.A Clockwork Orange
35.Inception
36.Old Boy
37.Dead Poets Society
38.The Big Lebowski
39.Vengo
40.Cidade de Deus
41.Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street
42.Crna Macka, Beli Macor
43.Ocean's Eleven
44.Ocean's Twelve
45.Inglourious Basterds
46.Sin City
47.Jackie Brown
48.The Usual Suspects
49.Full Metal Jacket

Hastalık Konuşturur Kan Kusturur

Hadi ulan yazam dedim ve geldim dostlarım canlarım ve amın oğlu esteban. Son günlerde ne oldu bilmiyorum sanırım pompaya çok vakit ayırıyorum ve yazamıyorum, el ayaktan düştüm çok çalışan mart kedilerine döndüm. Bir bakıma kendime de çalışsam yoruyor be amın oğlu esteban ne yapsak da kurtulsak şundan okutsak kurşun felan döktürsek diyorum da yine de olmuyor seni kalbime gömdüm amın oğlu esteban. Şaka bir yana acayip hastayım dostlarım kuşum ötmüyor desem yeridir,şu aralar sadece işemek için kullanıyorum ne bir yanardağ etkisi ne bir akışkan lav etkisi yok yani ne yapalım elden de gelmiyor artık. Niye küfürlü yazıyosun diye sordum şimdi kendim kendime de cevabı yedim beynime. Ne olduğunu söylemeyeceğim okuyucu çatla da patla. Al şimdi de öksürük tuttu. Ne oldum bende bilmiyorum bu kadar. Doktora da gitmiyorum şimdi gidicem ve bana gripsin şusun busun ötecek. Alınmasın tüm doktorlar benim sadece Ahmet Hocaya gıcığım var. Amın oğlu her gittiğimde soğuk tavırlar rapor yazmamalar felan. Bi gün gidicem 6 patlar ile koyucam masaya rus rulet oynayacam ibneyle. Neyse dostlarım lafı gevelemeden olayı önünüze getiriyorum.

Şimdi gördüğünüz şu nacizane yazar kardeşimizin 3 aylık ömrü kalmış. Yani Adriana'yı götürdün götürdün, götüremedin gittin hesabı. Diyorum Allah rızası için bu Kurban Bayramı da yakınken aramızda toplayalım paramızı ya cemaat-ı müslimin siz buluşmayı ayarlayın ben ayarı veririm. Müslüman kardeşlerim dedim de aklıma hemencecik Kaddafi'nin kıçına sokulan demir geldi. İnsan insana bunu yapar mı dedirtiyor resmen Allahu Ekber sesleri arasında. O değilde kardeş kardeşin kıçına demir sokar mı ya? Neyse bugün Kaddafinin götüne demir sokanların, yarın anasına avradına bacısına amerikan yarrakları girecek haberleri yok ibnelerin. Her ne olursa olsun bir liderin sonu bu şekilde olmamalıydı. Yakalayan ibneye de ödül olarak cep telefonu vermişler. Adam da sevinmiş ya, hayret ediyorum dostlarım bu ne aptallık bu ne cahilliktir. Bir söz vardır, hayvanlar doğar ama insanlar eğitilir diye çok ama çok hak verdiğim bir sözdür. Sözü eğitim sistemimize değindirmeden böyle sürttürmeden geçemeyeceğim. Arkadaşım bir kere güzel caaaaanığm ülkemde insanları alanında uzmanlaştırmaya götüren bir sistem kesinlikle söz konusu değildir. Bu yüzden burdan sesleniyorum yetkili mercilere '' Alın eğitim sisteminizi götünüze sokun. Ben gidiyorum..'' Gitmedim. Ama gideceğim arkadaşım. Bu ülkenin budalalarıyla uğraşacak vaktim de sabrım da yok. Diyorum ki '' Carpe Diem! Memento mori..'' Birde şu toplum baskısı dediğimiz insanları sorgulamayı ve araştırmayı zehir eden şey. Tiksiniyorum senden. Dünyalı dostum, tam olarak anlamadın galiba: tik-si-ni-yo-rum! Dünya demişken ve hastalık konusu da geçmişken size bir kaç şey anlatacağım. Evrenin hastalıklı çocuklarından biri Dünya. Kendi kendini yok eden bir virüse yani insanlığa sahip. Tanrı evreni 6 günde yarattı. 5. gün hayvanlar bitkiler gezegenler herşey tamamlandı ve dedi ki 6. güne girerken birde bunları çekip çevirecek, gerektiğinde yok edecek bir varlık olmalı. Ve insanı yarattı. O günden bu güne tıpkı sex yaparken bulaşan ilk virüslü aids hücresinin zamanla vücutta çoğalması gibi dünyada çoğaldık. Kimi zaman insanlar savaş yapıyor, ben buna evren hastalıklı çocuğu dünyaya antibiyotik verdi diyorum. Çünkü insanlar bu savaşlarda birbirlerini öldürüyor. Tıpkı vücuda verilen antibiyotiğin diğer virüslerle savaşması gibi. Ve sanırım gün gelecek ve hastalıklı çocuk bir gün ölecek. Bakir kalanların vay haline diyor bu konu bahsini bu şekilde son bulduruyorum arkadaşlar dostlar..

Esenle ve Sağlıcakla Kalın..
Tschüs..

18 Eylül 2011 Pazar

Antalya Çalışması, Gezmesi, Teknede Kalması, vs vs..


Bu yazımda size Antalya'da yaşadığım hebelödö höbolö bıdı bıdı bik bik bik..
Neyse arkadaşlar yazıyorum işte size yaşadığım anıları, tanıştığım insanları, bu insanlardan sik kafalı olanları birde sik kafalı olmayanlarını anlatacağım. Ayrıca gezdiğim yerler, gezemediğim yerler, direkten dönen toplar, gol olanlar, suyun sıcaklığı, insanları işediği sıçtığı suda sizin yüzdüğünü, buna aldırış etmeden birde '' vay arkadaş akdenizin suyu harika yeaa'' deyişlerinizi, tekne reisi ve kaptanını, tekne reisinin nişanlısıyla yan kamaradan gelen iniltilerini, kaptanın 9 yıldır ele mahkum olduğunu, bulaşık yıkadığımı geceleri tatil felan yaptığım yalanını, olympos'u , akreplerin ayak fetişinin olduğunu, akrep sokmalarına karşı tedavi yöntemlerini, kapıya sıkışan baş parmağının çıkardığı ezilme sesini, bir kamaram olduğunu içinde duş olduğunu, yeme içmenin tekneden olduğunu, çalıştığım teknenin 280.000 € olduğunu, uzunluğunun 23 metre olduğunu (teknenin), böle işte bik bik bik anlatacam gak guk edecem.

Olay İzmir ilinin küçücük ilçesi olan Beydağ'dan, Antalya ilinin Kemer ilçesinin Ulupınar köyünün minicik mahallesi olmasına rağmen buram buram turist kokan, turist fetişizminin doruk noktaları sayılabilecek Çıralı mahallesine kadar uzanıyor. Bizim bir arkadaş var kulağı çınlasın adı Tolga. Dedi ki bana '' ortak atla gel sana burada teknede iş ayarladım. Yeme içme tekneden, yatacak yer olarak da sana teknede kamara veriyorlar, gelince maaşı da konuşursunuz. Yol parası da onlardan, 15 gün çalışır hem çalışır hem tatil(!) yaparsın, ohh mis kebap.'' Bende bilirsiniz yolcudur abbas, bağlasan durmaz lafını odak noktam olarak belirledim. Ama hani böbrek.avi olarak da düşünmedim değil. Düşman başına gelmesin organ mafyası denen pislik işler var. Bulaşmayın cısss. Ama yinede gitme kararını kafamda verdim. Efendim bilirsiniz, ülkemizde reşitlik yaşı 18'dir. 18 ine gelmeden çocuk sayılırsınız. Böyle suratınızdan sakal eksik olmasa, vücudunuzun her yerinden kıl fışkırsa da çocuk sayılırsınız. Bu sebeple babamla kavga ettik, bende bavulumu hazırladım, gittim dedemlerden helallik aldım(ne malum ölür kalırız oralarda helallik almadan olmaz didim yeeeaaa). Sonra anneme sarıldım felan koyuldum yola. Kulaklığı da taktım çalan müzik de Iggy Pop - Passenger. Oh my god tamamdır, tam olarak yolcu havasına girdim ve çıktım yola. Efendim gece yolculuğu zaten genelde uyursunuz ve ertesi gün çalışırsınız. Ben bunun ertesi gün çalışırsın kısmıyla ilgilendim. Yani gidicem oraya, ilk gün teftişe çıkıcam müfettiş gibi, bakıcam sayıcam turistleri felan. Sonra hippi havalarına bürüncem Olympos' a gidicem felan hayal ediyorum. Olympos aga boru değil, zamanında yunan tanrılarının toplandığı dağmış. Neyse bunları hayal ederken bir yandan da koltukarkası bulunan ekrana bakıyorum, kurcalıyorum resmen aleti. Anam ne buldum ! Titanların Savaşı ! Olamaz.. Olamaz.. Açtım tabi durur muyum izleyim felan yine bi ön bilgim olur tanrılar hakkında, hani olurda muhabbeti geçerse mülayim mod off yapıp atar tutarım. İzledim uyumadım tabi. Ha birde bi muavin vardı bu kadar olur ya. Adam devamlı güler yüzlü. Bu yüzden burdan Metro Turizmin 28.08.2011 23:59 tarihli seferindeki o muavine sesleniyorum; harbi adamsın heaaa kankeyy sevdim seni. İnşallah büyür de şoför olursun. Geldik neyse yol bitti Kemer'de indim ben. Orda passenger modunda ilerliyorum sanki ben değil yol bana geliyor o derece havalar yani. Çıktım anayola bekliyorum. Çiçek turdan bir abim minibüsüyle yaklaştı. Aman tanrım tam bir minibüs şoförü! Bana o şoför edasıyla sordu; ''Nirey gidiyon gardeşim?'' Bende hemen yapıştırdım cevabı '' Çıralı Kavşağından geçer mi?'' Geçmez mi dercesine baktı bana. Bende ne bağırıyon amın evladı edasıyla baktım. ''Atla'' dedi bana. Yanımda da iki abla derecesine erişmiş bayan vardı. Onları da aldı. Minübüs tıklım tıklım dolu. Hemen centilmenlik yaparak bayanlara 2 tabure verdi şoför bey amcamız. Ben ise ayakta kaldım. Etmediğim küfür, saymadığım sülalesi kalmadı. Nerde o anayola ilerlerkenki asi genç havaları. Neyse yolda gidiyoruz, açmaz mı birde Ankaralı Namık.. Cıkkıdı cıkkıdı cıkkıdı cık cık. Kafamı siktin sabah sabah. Ankaralı Namık açma o.ç. Sonunda geldik Çıralı Kavşağına. İndim minübüsten, dedim abi borcumuz nedir? 5 Lira dedi 20km lik yola. Anan dedim, anan.. Verdim 5 lirasını toz oldu ibnenin evladı. Neyse aldım yine bavulumu baktım orda minübüsler var. Atladım yine birine. Bunlar acayip o.ç. çıktı. 7 km  yola 5 lira da bunlar istediler. Dedim çiçek tur abimsin. Yapacak bişi yok verdim 5 lira daha indim Çıralı'ya. Zaten 7 km’lik yolu nasıl geldik bilemedim ama iyi ki beni Kumsal Rent A Car’ da indirir misin abi demişim. Neyse indik felan Tolga’yla sarıldık felan neyse indirdim bavulumu. Kahvaltı yaptık. Ben hala dolaşırım gezerim havalarındayım. Kahvaltıdan sonra ‘’hadi gel tekneye çıkalım’’ dedi. Bende iyi falan çıkalım bakalım dercesine kafamı salladım. Çıktık tekneye, kaptanla ve reisle tanıştım felan hebölö höbölö. Kaptan Yaşar, ve Reis Celal. Ama ben ikisine de Kaptan diyordum. Derken Celal Kaptan demez mi? Abisi bugün çalışalım, işe alışırsın senin açından iyi olur diye. ‘’Hadi ama ahbap, bana dolaşmak için 1 gün vermeyecek misin? Bu duyduğum en saçma şey. Zaten yol yorgunuyum hani 8 saat yol? ’’ demek veya dememek. Evet arasında kaldığım şey tam olarak buydu. Dememek seçimini yaptım ve sustum. Gidip kamarama yerleşmem sadece 10 dakikamı aldı. Hey durun. Bu yalan. Kamarama yerleşmem tam olarak 45 dakikamı aldı. O da sinirden yani. Elim ayağım titriyordu. Hemen mutfağa girdim. Ve elime sapının ucu kırık ama sapının büyüklüğünün 4 katı büyüklüğünde bir bıçak aldım elime. Ne demek istediğimi anlarsınız. Hani şu kasaplarda olanlardan. Evet! Bununla bir katliam yaratıp, ertesi gün Hürriyet gazetesinin Akdeniz ekine çıkabilirdim. Tek yapmam gereken merdivenleri çıkıp, onlara sinsice yaklaşmaktı. Sonrası ise Bam! Bam! Pardon bu tabanca sesi. Şrınk fışk uauaaaaaa! Evet tam olarak bu sesten bahsediyorum. Bu sesi çıkartabilirdim onlardan. Ama beni orada durduran bir ilahi güç hissettim. Elimdeki bıçağı tezgaha bırakıp yukarı çıktım. Sakin olmalıydım. Hepsini John Lennon bakışı ile süzdükten sonra işime koyuldum. Bara geçip egzotik aromalar hazırlayıp, ağırlıklı olarak Hawaii ve Panama’dan gelen müşterilerimizin ağzına emzik diye vermeliydim. Sonrası için ise shot bardaklarını tekila ile doldurup, altlarını vurduklarında masadan çıkan sesle orgazm olmaktı. Tam olarak bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Yani bara geçtiğimden sonrakilerin. Gerçek şu, efes kasasını getirip, içindekileri dolaba sıralamaktı. Ve bunu yaptıktan sonra müşterileri bekledik. Bu sırada Evrencell isimli bir tekne yanaştı ve kaptanı, kaptanımıza;‘’ çöz şu ipi!’’ diye bağırdı.(Bilmeyenler için söylüyorum, ip ile tekneyi sahile bağlıyoruz. Ne çağdaş yöntem ama!) Poseidonun yumurtaları adına, havada kavga kokusu var. Hemen topu Evrencell’e çevirdik. Onu batırmamamız için hiçbir sebep yoktu. Kaptan fitili ateşleme görevini bana verdi. Ve güverteden ateşledim topu. Ardından Evrencell’in, akdenizin sıcak sularında yanarak batması sadece 10 dakika sürdü. Evet isminden de anlaşılacağı gibi bir gavur tohumunun teknesini batırmıştık. Ama değilmiş. Evrencell Akdeniz sahil güvenlikte kayıtlı bir Türk teknesiymiş. Hadi ama ahbap isme baksana? Kim teknesinin adını Evrencell koyar ki? Tam olarak bu olmadı. İpi çözdük ve geçmelerine izin verdik ezikler gibi. Hayatımda en çok utandığım 3. şey olmuştu bu. 1.si dedemin elini öpmeye kalktığımda dedemin selamlaşmak mı yoksa elini mi öpmem gerektiği arasında kalarak, elinin göğsüme paralel olarak hava kalması ardından benim yarım öpmekle selamlaşmak arasında bir şey yapmış olmam. 2.si 1.nin bir değişik versiyonunun yıllardır tanıdığım, komşumuz olan Gülşen teyzeyle aramda gerçekleşmiş olması.

Devamı Gelecek Dostlarım. Beni takip edin..

23 Ağustos 2011 Salı

Hoşbulduk

Samimiyetsizce, sürtünerek bu blogu oluşturmaya karar verdim. Beni aranıza kabul ettiğiniz için teşekkür falanda edecek değilim. Ama yinede şükranlarımı sunarım ve şuanda bunu okuyorsanız da sanırım diyecekseniz ''ne lan bunun havası?'' Evet evet seslerinizi duyar gibi oldum bile. Yok bir havam amma velakin laf edecek olursanız Not: Kung-Fu biliyorum. Tanıyanların ise şöyle bir yorum yapacağı şüpheleri içindeyim ''e olum facebook u kapattın niye blog açtın, madem açtın napmaya açtın, açtın neyle dolduracaksın, doldurdun kime okutacaksın, okuttun ne sikim olacak, yok olm boş iş bunlar gel cafede counter çevirek hesabına, sis yok, wall açan o.ç.'' Bunları yazarken tüylerim ürperdi ya evde yoksan firuze dedim ve durdum. Ne diyorum ya ben? Neyse sevgili okurlar, okuma yazma oranın bir türlü %100 olamadığı ülkemizde gönül ister ki bu emeklerimi okuma-yazma bilmeyen sevgili yurttaşlarımıza da ulaştırmak onları bilgilendirmek. Ama malesef babam Özel Güvenlik şirketinden emekli özel güvenlik amiri. Dediğim gibi yani maddi imkanlarım bukadarına elverişli. Amin, bir de yerinde oturaklı ve sıkı bir ele sahip olan Hacı kod adlı bir dedem var. Adam kodunu 1998 yılında Mekke'ye yaptığı bir gezi sırasında almış. Dolayısıyla ben ona kodu ve içinde bulunduğum ilişki durumu ile hitap ediyorum ''Hacı DEDE''. Aslında bunu yazmayacaktım, 2011 yılı olmuş hala daha adam kaçırılıp fidye isteniliyor ama hadi yazayım(Umarım bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı sikermiş atasözü başımızda tüy diye bitmez). Hacı dedem saygınlığı yerinde olduğu kadar parası da yerinde olan bir adam, yani tuzu kuru bir adam. Ama gel gelelim bu adamın bana maddi yönde pek yararı dokunmuyor. Şimdi ben bu adama dede blog yazacam para ver de şunu daha şatafatlı cancanlı birşey yapalım desem, '' hadi ulan kerhaneci git namaz kıl'' der. Ve bu dede - torun ilişkisi açısından pek de iç açıcı olmaz. Neyse dedeme karşı bu konuda sessiz kalma hakkımı kullanacağım. Neyse işte yazacam çizecem ne uğraştırıyonuz bak yine çok konuştum. Hadi Tschüs..
Anlatmadan edemeyeceğim :) Bu Tschüs sözü, annemlerin tarafı Almanya'da yaşamış uzun süre. Hatta annem ve babam Türkiye'de görücü usulüyle evlendikten sonra bi ara Almanya'ya gitmişler. Bu yüzden babam anneme Frau der. Almanca'da Frau bayan demekmiş. Babamın da hoşuna gitmiş demiş ki anneme Frau, annem de beğenmiş felan işte. Babam anneme kızsa da Frau! diye bağırır. Sanırım bu onun dilinde artık Karı! demek. Neyse konuyu kaydırmayalım. İşte bizim annemlerin tarafı Almancı oldukları için sülalemizle yapılan telefon görüşmelerinde, görüşmek üzere kelimesi yerine Tschüs kelimesini kullanmışlar. Ve Tschüs kelimesi ailemizde sembolik birşey olmuş. Sülalemizden kiminle konuşsam Tschüs diyor bana. Bende onlara görüşmek üzere diyerek konuşmayı kapatıp oradan hızla uzaklaşıyorum. Malum yükselen telefon faturaları babamı rahatsız ediyor. Ulan yine suscam dedim konuştum. Siz varya siz adamı konuşturursunuz. Hadi Tschüs, Esenle kalın.. (Esenle kalın ne amk? Sanki zencilerin sunduğu bir pazarlama programı.)


Saygılar, Sevgiler Hoşbulduk..