5 Kasım 2015 Perşembe

Mütevafık Bireylerin İmtizâcı Üzerine Yegane Şeyler

Selamlar,

Bu yazımda sizlere güzel ortamınızın neşesine azıcık mayhoşluk katacak, sizleri muhabbetler evreninde level atlattıracak  ve en önemlisi de çevreniz tarafından sevgi & saygı katsayınıza herkes tarafından gıpta edilecek düzeyde bir artış sağlayacak temel bilgi akışı sağlayacağım.

Öncelikle sizleri selamlarımla kucaklıyorum ve konuya girmeden önce küçük bir ricam olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Lütfen birazdan okuyacak olduğunuz bilgileri önce aile ortamında deneyiniz. Çünkü karşılaşabileceğiniz sorunlar ile ilgili teknik destek sağlayamayacağım için sizin de gayet iyi tanıdığınız birbirinize amansızca şakalar yapabildiğiniz kişilere ihtiyacınız olacak. Eh tabi ki de aile ortamı bunun için en müsait yer olabilir. Çünkü enişte faktörünü işin içine katarsak bu yöntem mutlak bir surette muvaffak olacaktır. Teşekkürler.

Efendim günümüzün sosyal mecralarında kaybetmiş olduğumuz jest ve mimik ikilisi, kadının metalaşması, artan gayrimenkul piyasası, akp hükümetinin uyguladığı politikalar ve sayın Vladimir Putin' in uygulamış olduğu ortadoğu politikasının bizlere dayatmış olduğu aşırılık ve hüzne dayalı bir algı furyasından dolayı, arkadaş ortamlarında kaybetmiş olduğumuz o samimiyeti geri kazanmanın yolunu sizlere açık ve seçik bir biçimde anlatacağım.

''Sınıflandırmak çok önemli.''

Arkadaşlarınızı sınıflandırın. Beyaz yakalılar ve mavi yakalılar. Memur arkadaşlarınız size devlet dairelerinde ayrıcalıklar sunabilecek iken işçi sınıfı arkadaşlarınız kahvehanede oralet yudumlayıp okey dışarı bitmenize olanak sağlayabilirler. Belirli bir ölçütte yaptığınız bu sınıflandırma, modern toplumlardaki hiyerarşi düzenine ayak uydurabilir düzeyde olmalıdır. Bu tarz değişkenleri olan bir yaşam tarzınız var ise elverişli koşullarda yapacağınız ortalama espriler ortamın neşesini normal derecede tutacak ve ortamda olmayan arkadaşlarınız hakkında yapacağınız küçük sallamalar sizi hafifmeşrep bir yaşam tarzına sahip olduğunuz hissiyatı verecektir. Elbette böyle bir yaşam tarzı içimizdeki küçük anarşist bireyi dışarıya doğru ittirecek ve ortamda birkaç bir şey biliyorum havalarınızı stabil düzeyde tutacaktır. Çünkü kişiliğinizdeki bu amansız istikrarlar hayata tutunmanızda etkin rol oynarlar.

"Asla kendinizden bahsetmeyin."

Kelimelerinizin arasındaki "ben" sözcüğü ortamda bulunduğunuz kişilerce yanlış yönelmelere sebep olabilir. Bu problemin üstesinden gelmek için yapabileceğiniz yegane şey ise iyelik eklerini yerinde ve zamanında kullanmak olacaktır. Böylece ortamda gereksiz bir müsabaka rüzgarı estirmemiş olacaksınız. Bu da ortamdaki fırsatçı dostlarınızla aranızdaki bağı pekiştirecek ve onlara karşı olan bu tutumunuz samimiyet ve az resmiyet ikilemindeki dengeyi koruyacaktır.

"Ufak ama etkili ricalarda bulunun."

Atalarımızın da dediği gibi "İsteyenin bir, vermeyenin iki yüzü kara.". Bu durumdan faydalanmak her muhabbet canlısı bireyin temel hakkıdır. Mesela örneklendirecek olursak; İsmet'ten Şükrü'yü boş bir inşaatta öpmesini isteyin. Size atacağı anlam dolu bakışların farkına hemen varabilirsiniz. Eğer bu ricanızı yerine getirirse, konu bahislerinde İsmet yok iken bu durumun nahoşluğundan bahsedebilirsiniz. Fakat İsmet bu ricayı yerine getirmez ise ilelebet size borçlu kalacaktır. Bu durumu elbette lehinize kullanıp İsmet'in hakkında konu bahsi geçtiğinde ondan yakınıp ortamlarda atıp tutabilirsiniz. Bu tip sansasyonel davranışların sizde yarattığı üstünlük imajı ile özgüveninize yatırım yapabilirsiniz.

Evet, okumuş olduğunuz bu tavsiyeler ışığında ilerleyen bireyler eski, sıcak, samimi, hoşsohbet dönemlerine geri dönecektir. Fakat değinilmesi gereken bir husus daha var ki ona değinmeden edemeyeceğim. Aslında sizin de pek ala bildiğiniz bir konu fakat hatırlatmakta yarar olduğunu canı gönülden hissediyorum. Soğukların da gelmesi ile ortaya çıkacak olan oralet ihtiyacını dikkate almanız ve bir an önce evlerinize bu maddeyi depolamanızı tavsiye ediyorum. Bilirsiniz ki hoşsohbetler oralet ile devam eder. Esnaf ağabeylerim demek istediğim şeyin gayet de farkındalar. Sizlere teşekkür ediyorum.

Saygılarım ile,

3 Mayıs 2015 Pazar

7-8 senedir kendimi iyi hissetmiyorum

7-8 senedir kendimi iyi hissetmiyorum. Bu duruma sebep olan sanıyorum ki, komşumuzun balkondan üstüme silktiği sofra bezi. Bu konuyu defalarca akşam yemeklerinde dile getirsem de kimsenin bunu önemsediğini zannetmiyorum. Bir gün yine sinir olmuşum eve geldim akşam yemeğinde dedim ki; ''Yahu size diyorum ki ben kendimi 7-8 senedir iyi hissetmiyorum, yok mudur bunun bir dermanı?'' Bir gülüştüler şakalaşmalar oldu kendi aralarında, zannediyorum ki beni yine takmadılar. Tekrarladım; ''Bakın beni anlamak istemiyorsanız tamam eyvallah,ama bunu açıkça ima edebilirsiniz. Şunca zamandır birlikte yaşıyoruz bu samimiyete ulaştığımızı düşünüyorum.'' Ev ahali bir şaşkınladı öylece bakakaldılar. Tabii beklenmedik anda apandistlerine gelen bu tekme niteliğindeki ağır, acı, taş gibi, bombalı, sükseli, olaylı kelimeler onlarda bir hüzün havası yarattı. Neyse yemek bitti işte ama ben nasılım, bir yanda yarattığım etkiden kazanmış olduğum dayıbaşı efekti ile onlarda yarattığım hüzün havasını harmanladım. Sanki yeni açılan bir marketi yağmalamışım da kapitalist düzene saydırırken market sahibinin aslında o kadar da fena bir insan olmadığını yeni öğrenmişim gibi. O anda bir huşu kapladı bedenimi. Kalktım sofradan, iyi mi ettim kötü mü ettim bilmiyorum ama bu hareketin elzem olmasına o anda karar vermiştim bir kere. Ağır ağır hüzün hüzün attım adımlarımı bir yandan da mutfağı dinliyorum aklım zehir gibi o aralar ne kadar kendimi iyi hissetmesem de. Hani bir falso hareket görsem, duysam da vicdanımı rahatlatayım diye sinsi sinsi pusuda bekliyorum. Geçtim odama biraz müzik açtım şarkı bitmeden babam odama geldi, dedi ki; ''Oğlum gel, seninle konuşmamız gereken bir şey var.'' Sessizce kalktım sandalyemden müziğin sesini kıstım. Adımlarımı mutfağa doğru yönelttim. Annemin gözleri biraz dolmuş, ağabeyim gözlerini yere devirmiş beni bekliyorlardı. Tabi benim de içim paramparça oldu, sanki dedemden kalan arsayı kat karşılığı müteahhite vermişim de bana verilen dairenin çimentosundan çaldıklarını mutfağın tavanı kabarınca öğrenmişim gibi. Babam orta bir ses tonu ile ''Evladım biz seni elbette çok seviyoruz fakat sana bunu sürpriz yapmak istemiştik doğum gününde. Sana kurşun döktürecektik ama madem ki sıkıntıların katlanılamayacak derecede o zaman ertesi günü annen Latife teyzenle konuşsun yarın gelsin bu işi bir an önce halledelim.'' Bende bir sevinç, bir neşe, bayram havası, kabıma sığamıyorum tabi böyle bir haberi alınca insan dikkatini toplayamıyor. Bütün sevinci meğersem içimde yaşamışım olmuş bitmiş. Bizimkiler bu haberi duyduğuma sevindim mi üzüldüm mü bilemediler. Ben ise teşekkür edip odama geçtim, bir an önce uyumalıydım ki ertesi gün hemen gelsin. Uyudum hemen geldi ertesi günü. Latife teyzeyi de getirdi beraberinde tabii. Başladılar kurşun dökmeye, başarılı bir seansın ardından bende bir değişiklik sezemedim. Sükunet içerisinde ağzımdan çıkan bir iki kelimeyle Latife teyzeye teşekkür ettim, sıkıntılarımın gittiğini artık rahatladığımı söyledim. Fakat gerçek bu değildi. Durumum stabildi. Ben yine aynı 7-8 senedir iyi hissetmeyen bendim. Belki dedim kendi kendime bekleyeyim geçer. Fakat geçmedi, sıkıntım devam ediyor. Allah kimseye çektirmesin çok kötü.